17 AĞUSTOS’TAN 6 ŞUBAT’A AYNI DEPREMİ YAŞADIK-16.08.2023 16 Ağustos 2023, 16:39
Bugün 17 Ağustos Marmara Depremi’nin 24. yıl dönümüdür. Türkiye bir deprem bölgesi olmasına karşın 1999’dan 2023’e kadar hiçbir şey değişmediği görülmüştür.
Cumhuriyet döneminin gerek can ve mal kaybı açısından gerekse sosyal ve ekonomik sonuçları açısından en yıkıcı depremlerinden biri 17 Ağustos 1999 tarihli Gölcük depremidir. Bu depremde 18 bin 373 insan yaşamını kaybederken 365 bin bina ise hasar görmüştür. Ortaya çıkan ağır tablo Cumhuriyet tarihimizin en ağır felaketiyle karşı karşıya olduğumuzu göstermiş ve bugüne kadar yaşadığımız pek çok büyük depreme karşın ülkemizin, şehirlerimizin, binalarımızın, kurumlarımızın ve halkımızın depreme hazır olmadığı gerçeğini çok acı biçimde ortaya çıkarmıştı.
17 Ağustos Depremi, depreme bakış açısının değişmesinde bir milat olarak kabul edilmiş ve yalnızca deprem sonrası yapılacak müdahaleler değil depremden önce alınması gereken tedbirler de tartışılmıştı.
O gün bugündür, konunun uzmanları ülkemizin bir ucundan diğerini kaplayan iki ana fay hattının her an hareket geçebileceğini ve meydana gelecek depremin öncekinden çok daha büyük olacağını ve kayıpların da çok büyük olacağını anlatarak tedbirlerin alınması uyarısı yapmışlardı. Ancak 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde 9 saat arayla yaşanan 7.7 ve 7.6 büyüklüklerindeki depremler 15 milyona yakın nüfusun yaşadığı 11 ilimizde (Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Malatya, Kilis, Şanlıurfa, Adana, Osmaniye, Diyarbakır, Elazığ) büyük bir yıkıma ve can kaybına yol açtı.
Oldukça geniş bir coğrafyayı etkileyen depremler, Kahramanmaraş ve Hatay’da büyük yıkım yarattı. Resmi rakamlara göre 50 bin 783 kişi hayatını kaybetti. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının açıklamalarına göre Hatay’da 12 bin 920, Kahramanmaraş’ta 7 bin 295, Adıyaman’da 5 bin 826, Malatya’da 4 bin 197, Gaziantep’te ise 3 bin 805 olmak üzere bölgede 35 bin 964 bina deprem anında yıkıldı. Toplam 872 bin bağımsız bölümden oluşan 311 bin bina ise aldıkları hasarlar nedeniyle kullanılamaz hale geldi.
17 Ağustos Depremi ile 6 Şubat Depremleri kıyaslandığını her iki felaketin geniş bir coğrafyayı etkilediği görülmüştür.
Yaşanan felaketlerin nedenlerini ve sonuçlarını baktığımızda rant, çarpık kentleşme, siyasi sorumsuzluk, imar afları ve alınmayan tedbirler görülmektedir.
AKP iktidarı döneminde sadece deprem değil, diğer pek çok afet görmezden gelinmiş sorumluluğun üzerinden atılması için her yol denenmiş tüm kayıpları kadere bağlayan bir anlayış benimsenmiştir.
Ülkemizde bugüne kadar 14 kez çıkarılan imar aflarıyla kaçak ve sağlam olmayan yapılar affedilmiştir. AKP iktidarı da seçimlerde oy almak amacıyla imar afları yasalaştırmıştır. Kaçak yapılara, plansız, projesiz ve ruhsatsız ya da bilimsel koşulları yerine getirmeyen ve getiremeyecek olan binalar af edilerek ileride yaşanacak ölümlere şimdiden göz yumulmuştur. İmar affı düzenlemesi tüm yurttaşların sağlığı, can ve mal güvenliğini doğrudan ilgilendirmektedir.
Bugünden yarına yeterli denetim mekanizması kuramayanlar ve imar affını gerçekleştirenler yaşanacaklardan sorumludur. Yapan, yaptıran, göz yuman ya da görmezden gelen herkes suça ortaktır.
Ülkemizde yaşanan depremlerin yerleri ve şiddetleri farklı olsa da etkilediği büyüklük ve etki aynıdır.
Yaşanan tüm depremlerin, bilim ve teknolojinin bize öğrettiği tek gerçek vardır o da kentlerde yaşanan doğa olaylarını afete çeviren insan hatalarından kaynaklanması olduğudur. Aklı ve bilimi referans almak yerine şehirlerde rant ve kar hırsını hakim kılmanın, doğaya gelişi güzel müdahaleler yapılmasının bedeli ağır olmaktadır. Bilim ve tekniğe aykırı, hatalı malzeme seçimleri depremlerde can kayıplarını artırmaktadır.
17 Ağustos Depremi sonrasında yayınlanan çok sayıda rapor, düzenlenen çok sayıda bilimsel toplantı ve yapılan çok sayıda açıklamada olası riskler ve alınması gereken önlemler dile getirildi.
Ülkeyi yönetenlerse bilimin sesine kulak vermek yerine yıllarca sorunu daha da büyütecek adımlar atmaktan çekinmediler. Deprem vergilerini bütçe açıklarını kapatmak için kullandılar. Şehirlerdeki acil durum toplanma alanlarını ve yeşil alanları imara açtılar.
Kentsel dönüşüm projeleri deprem riski yüksek alanlarda değil, rantı yüksek alanlarda, kentsel dokuyu tahrip eden bir anlayışla ve yandaşlara sermaye aktarma aracı olarak kullanıldı.
Türkiye, bir deprem ülkesi olduğu gerçeğiyle yüzleşmediğini bir kez daha 17 Ağustos depreminin yıl dönümünde hatırlatıyoruz.
Depremin yıkıcı sonuçlarına karşı önlemlerin yerel yönetimler ve merkezi hükümet başta olmak üzere kamusal kurumların alması gerektirdi ancak gerekli çalışmalar yapılmadı.
Üzülerek ve endişeyle belirtiyoruz ki; Türkiye bir deprem bölgesidir ve İstanbul'da büyük deprem beklemesine karşın afet hazırlıkları tamamlanmış değildir.
Bilim insanları depremi beklemeyi değil depreme hazır olmayı öneriyor.
Aklın ve bilimin gösterdiği yol deprem karşısında çaresiz olunmadığı ve devlet eliyle güvenli bir yaşamın sağlanabileceğini göstermektedir.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak; Başta 17 Ağustos Depremi’nde yaşamını yitirenler olmak üzere Kahramanmaraş depremlerinde hayatını kaybeden yurttaşlarımıza rahmet, yakınlarına ve tüm ulusumuza bir kez daha başsağlığı diliyoruz.
MERKEZ YÖNETİM KURULU
DIĞER HABERLER
-
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü Saygı, Sevgi ve Sonsuz Özlemle Andık
10 Kasım 2024, 15:45 -
10 Kasım Sadece Anmanın Değil Anlamanın ve Anlatmanın da Günüdür
09 Kasım 2024, 18:12 -
Eğitim İş Sendikamızın Mülakata Hayır Eylemine Destek Verdik
09 Kasım 2024, 17:45 -
2025 Sefalet Bütçesini ve Enflasyon Oranlarını Protesto Ettik
04 Kasım 2024, 16:10 -
BASINDA AÇLIK VE YOKSULLUK RAKAMLARI ARAŞTIRMASI EKİM-2024
04 Kasım 2024, 15:01 -
ESENYURT’A ATANAN KAYYUM, DEMOKRASİYE DARBEDİR
03 Kasım 2024, 14:17 -
Kamucu Tavır E-Bülten 2. Sayısıyla Yayında
03 Mart 2022, 18:26 -
Kamucu Tavır Dergimiz 2019 Güz Sayı:5
03 Kasım 2019, 18:15 -
Kamucu Tavır 2019 Yaz Sayı:4
03 Temmuz 2019, 18:12 -
Kamucu Tavır 2019 Bahar Sayı:3
03 Mayıs 2019, 17:38