AYDINLANMA MÜCADELESİ BİTMEDİ KÖY ENSTİTÜLERİNİN 78.YILINI KUTLUYORUZ 16 Nisan 2018, 21:41
Cumhuriyet Devriminin en büyük aydınlanma merkezlerinden olan Köy Enstitülerinin kuruluşunun 78’nici yıldönümünü kutluyoruz.
Osmanlı’da Müslüman Türk köylüsü, asker ve vergi kaynağı olarak görülmekle birlikte köylü nüfus ihmal edilmiştir. Osmanlı’da köylü nüfus; yokluk, yoksulluk, hastalık içinde kıvranmaktaydı.
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları Türkiye Cumhuriyeti’ni ilan ederken nüfusun yüzde 80’ini köylerde yaşamaktaydı. Cumhuriyet sınırlarında bulunan 40 bin köyün 37 bininde doğru düzgün okul bulunmamaktaydı. Var olanların hemen hepsi tek sınıflı dersliklerdi. Bu okullara, kentlerde gönderilen az sayıda öğretmen ile nüfus eğitilmek zorundaydı, ancak bu öğretmenlerde çoğu zaman yetişememekteydi.
Köylünün eğitim ihtiyacı, sadece okuryazarlıkla da sınırlı değildi. Köy yerlerindeki bulaşıcı hastalıklar özellikle çocukları kırıp geçirmekte, belirsiz karın ağrıları nedeniyle çocuklar ölmekteydi. Sadece bulaşıcı hastalıklar değil kuraklık, kıtlık, doğal afetler, haşarat insanımıza ve tarım ürünlerine zarar vermekteydi. Köylü, üretimi ilkel yöntemlerle yapmakta ve üretilen ürünlerin yarısına da toprak ağaları el koymaktaydı. Arda arda yaşanan savaşlarda erkekler savaş meydanlarında hayatını kaybetmekte, köylerde üretim, ağırlık olarak kadın ve çocukların emeğiyle sürdürülmekteydi. Tüm olumsuzlara 1938’de sınırlarımıza yaklaşmakta olan İkinci Dünya Savaşının olumsuzlukları da eklenince köylerdeki sorunlar çıkılmaz bir hal almıştı.
1940’da dünyanın büyük bir bölümü İkinci Dünya Savaşı’na girmeye can atarken Türkiye Cumhuriyeti uygarlık savaşı vermekteydi. Bu dönemde ülkemiz, Atatürk’ün, “yurtta barış dünyada barış” ilkesi doğrultusunda, İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerinden kurtaracak hamleler yapmaktaydı.
Bu olumsuz şartları bilen Cumhuriyet, köylüyü kurtarmak amacıyla çalışmalara başladı. Çünkü yüzyıllardır kaderine terk edilmiş köylünün önce öğretmen ve okul ihtiyacını karşılayıp daha sonra köylüyü aydınlatacak her köye okul, her okula bir öğretmen ihtiyacını karşılayacak çalışmalar gerçekleştirdi.Eğitim yoluyla köylüyü aydınlatıp çağdaşlaştıracak eğitim-öğretim modelinin yanında eğitim için üretim, üretim içinde eğitim modelini açıklayacaktı. Bu aydınlanma modelinin adı Köy Enstitüleri olacaktı.
Köy Enstitüleri Anadolu’nun aydınlanma merkezleri olarak “köylere öğretmen ve köylere yararlı diğer meslek erbabını” yetiştirmek üzere 1937 yılında açılmaya başlandı. 17 Nisan 1940 yılında da 3083 sayılı yasayla, Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı dönemde ve İsmail Hakkı Tonguç’un önderliğinde kuruldu.
Aydınlanma mücadelesinin özgür noktaları olan Köy Enstitüleri, insanımızın yaratıcı gücünü ve gelişmesinin önünü açmıştır. Köy Enstitüleri, Anadolu’nun yoksul ve cehaletle boğuşan insanlarını uyandırmaya ve ayağa kaldırmaya başlamıştı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni nesil insanı; çalışkan, üreten, öğrenen, öğrendiğini ve öğrendiklerini uygulayan üretici olmaya başlamıştı. Bu dönemde köy çocukları eğitildikten sonra köylerine tarımda, sanatta, zanaatta ve sağlık alanlarında yetişmiş insan haline gelmişti. Yüzyıllardır horlanmış köy çocuklarından yazarlar, şairler, müzisyenler, bilim adamları çıkmaya başlamıştı. Türkiye Cumhuriyeti, köylünün dilinde anlayan yeni bir aydın yaratmıştı.
Köy Enstitüleri’nin aleyhine yönelik propaganda ve eleştiriler 1943’te toplanan İkinci Eğitim Şûrası’nda ortaya çıkar. Kazanılan bütün başarılara karşın, enstitülerdeki eğitim, öğretim ve köy okullarının yaptırılmasında uygulanan devrimci yöntemler gericilerin ve toprak ağalarının eleştirilere yol açar ve bu eleştiriler giderek suçlamalara dönüşür.
1942'de İsmet İnönü, enstitülerin sayısını 60'a çıkarmak gerektiğini söylemesine karşı aydınlanma merkezleri yavaş yavaş kapatılmaya başlanır. Köy Enstitüleri, 1946'da Hasan Ali Yücel ile İsmail Hakkı Tonguç'un görevden alınmalarıyla kan kaybetmeye başlar. 1946'da Milli Eğitim Bakanı yapılan Reşat Şemsettin Sirer, Köy Enstitülerinin 1947'den itibaren enstitülerden özgür okuma ve özeleştiri uygulamaları kaldırarak yaratıcı eğitimi yok eder. 1946'da Demokrat Parti'nin (DP) meclise girmesiyle Köy Enstitüleri iyice tartışılmaya açılır ve 1947'de Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü kapatılmasıyla aydınlanma merkezleri yok olmaya başlar.
Enstitülerin kapatılması Türkiye’nin aydınlanma tarihinde gericiliğin zaferi olarak yerini almıştır. Ne yazık ki, o gerici anlayışın uzantıları bugün de işbaşındadırlar. Bugün eğitimin niteliği düşürülmekte hatta sorgulayan, düşünen, bilimsel, laik, çağdaş, akılcı eğitim sistemi yok edilmektedir
Cumhuriyet ve aydınlar; önce Köy Enstitülerini kaybetmekle, sonrada Atatürk’ün ve cumhuriyetin öğretmenlerden istediği ‘Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür’ nesilleri kaybetmekle, karşı devrimci bir anlayışa esir olmuştur.
Bugün Köy Enstitüsü ruhunu yeniden yakalamak amacıyla toplumun ve köylünün dilinde anlayan Cumhuriyet aydınlarına ihtiyaç vardır.
Cumhuriyet ve Köy Enstitülerinin birikimlerini taşıyan Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak; 78. Kuruluş Yıldönümünde Köy Enstitüleri’nin ilerici, demokrat ve aydınlanmacı geleneğine sahip çıktığımızı belirtiyoruz.
BİRLEŞİK KAMU-İŞ
MERKEZ YÖNETİM KURULU
DIĞER HABERLER
-
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü Saygı, Sevgi ve Sonsuz Özlemle Andık
10 Kasım 2024, 15:45 -
10 Kasım Sadece Anmanın Değil Anlamanın ve Anlatmanın da Günüdür
09 Kasım 2024, 18:12 -
Eğitim İş Sendikamızın Mülakata Hayır Eylemine Destek Verdik
09 Kasım 2024, 17:45 -
2025 Sefalet Bütçesini ve Enflasyon Oranlarını Protesto Ettik
04 Kasım 2024, 16:10 -
BASINDA AÇLIK VE YOKSULLUK RAKAMLARI ARAŞTIRMASI EKİM-2024
04 Kasım 2024, 15:01 -
ESENYURT’A ATANAN KAYYUM, DEMOKRASİYE DARBEDİR
03 Kasım 2024, 14:17 -
Kamucu Tavır E-Bülten 2. Sayısıyla Yayında
03 Mart 2022, 18:26 -
Kamucu Tavır Dergimiz 2019 Güz Sayı:5
03 Kasım 2019, 18:15 -
Kamucu Tavır 2019 Yaz Sayı:4
03 Temmuz 2019, 18:12 -
Kamucu Tavır 2019 Bahar Sayı:3
03 Mayıs 2019, 17:38