KONFEDERASYONUMUZ KHK İHRAÇLARINA İLİŞKİN ANAYASA MAHKEMESİ’NE “AMICUS CURIAE” BAŞVURUSUNDA BULUNDU 14 Nisan 2017, 19:14
Latince bir hukuk terimi olan “Amicus Curiae” terimi “mahkeme dostu” demek olup bir davanın tarafı olmadan mahkemeye karara dayanak teşkil edecek bilgiler sunan kişi veya kuruluş anlamına gelmektedir. Amicus curiae, verilecek kararın yaratacağı geniş hukuki, sosyal ve ekonomik etkileri mahkemeye iletir ve endişeleri dile getirir. Karardan etkilenebilecek olan kişilerin sesini duyurabileceği bir müdahale aracı işlevi görür. Mahkemeyi daha geniş, daha kapsamlı ve daha doğru bir yasal çerçevede karar vermeye teşvik eder. Alternatif hukuki argümanlar sunarak içtihat geliştirmeyi amaçlar.
Bir AİHM uygulaması olan Amicus Curiae başvurularının, Anayasa Mahkemesi’nce de tanındığı ve bu yönde başvuruları kabul etmeye başladığı bilinmektedir.
Kamu görevlilerinin örgütlendirilmesi, toplu sözleşmeye kavuşturulması, özlük haklarının korunması/geliştirilmesi ve işgüvenceleri konusunda mücadele ve faaliyet göstermek konularında 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu uyarınca yetkili ve görevli olan konfederasyonumuz, bu görev ve yetkisi çerçevesinde, Hukuk Dairemizin konuyla ilgili yaptığı çalışmayı Anayasa Mahkemesi’ne sundu. Böylece konfederasyonumuz, KHK ihraçlarındaki Adil Yargılanma İhlali, Etkili Başvuru Hakkı İhlali, Kanunsuz Ceza Olmaz ilkesinin ihlali, Masumiyet Karinesinin ihlali, Hukuk Devleti ilkesinin ihlali, Lekelenmeme Hakkının ihlali konularındaki AİHM kriterlerini ve AİHM’in OHAL sınırlarına dair rapor ve kararlarını Anayasa Mahkemesi ile paylaşmış ve Bireysel Başvurulara ilişkin izlenmesi gereken yola dair fikirlerini yüksek mahkemeye iletmiş oldu.
Konfederasyon avukatımız tarafından sunulan Amicus Curiae başvurusunda özetle şu noktalara değinildi:
“KHK ihraçlarında AİHM yargılama pratiklerinden doğan iki AİHM prensibi ihlal görmektedir.
“i- İhraç kararlarında adil bir usul hukuku süreci (Due Process) işlememektedir.
“ii- Adli ya da idari bir yaptırıma sebep olabilecek eylemin ve eyleme öngörülen müeyyidenin öngörülebilmesi ilkesi olan “Hukuki Belirlilik” - AİHM retoriğiyle “Hukuki Belirginlik” (Legal Certainty) ilkesi işlememektedir.
“Legal Certainty ilkesinin tartışıldığı kararlarında AİHM, ancak bu şekilde Sözleşme’nin getirdiği “hukukilik standardı”nın karşılanabileceğini vurgulamıştır. “Sözleşme’deki hukukilik standardı aynı zamanda bir öngörülebilirlik ölçütüdür. Başka bir anlatımla, keyfi tedbir uygulanması riskinin ortadan kalkması ve kişilerin olayın şartları içinde belirli bir davranışın sonuçlarını görebilmelerini sağlamak için, hukuk yeterince açık olmalıdır” ( Steel ve Diğerleri, §54; Medvedyev ve Diğerleri, §80;agy, Cilt 1, S.367)
“Tam olarak bir belirsizlikler toplamıdır KHK ile ihraç yöntemi. Hiçbir şahsileştirme olmadan, isnadın belirsizliği, eylemin belirsizliği, delillerin belirsizliği, aleyhe beyanların belirsizliği, istihbarat bilgilerinin belirsizliği, başvuru yollarının belirsizliği… Tüm bu belirsizlikler aynı zamanda ve ayrı ayrı AİHS Adil Yargılanma Hakkı ihlalidir de…
“AİHS’in 6.maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı her ne kadar OHAL’de askıya alınabilir nitelikte bir hak ise de, AİHM’in OHAL’de askıya alma koşulu olarak “DURUMUN KESİNLİKLE GEREKTİRDİĞİ ÖLÇÜ” kıstasının gözetilmesi gerekir.
“Nitekim Aksoy/Türkiye kararı OHAL’ de adil yargılanma hakkının askıya alınmasının gerekçeli ve geçerli bir sebebi olmadığı yönündeki kararını “Terörle Mücadelenin neden yargının müdahalesinin yerine getirilmesini engellediğine dair detaylı herhangi bir gerekçe gösterilmediği gözlemlenmiştir” gerekçesiyle oluşturmuştur. Tam olarak ifade etmek istediğimiz husus, başvurumuza konu olayda da Aksoy/Türkiye kararında belirtildiği gibi mevcut OHAL’ in ve sebeplerinin adil yargılanma hakkını askıya almayı gerektirecek durumda olmadığıdır. Dolayısıyla adil yargılanma hakkı ve bu hakkın türevi olan hakların askıya alınması mevcut OHAL koşulları gerekliliğinin dışına taşarak ihlal edilmiştir.
“Sözleşmenin 6(1) fıkrası, tarafların statüsü, uyuşmazlığın nasıl karara bağlanacağını düzenleyen MEVZUATIN NİTELİĞİ (örneğin KHK- y.n.) ve konuyla YETKİLİ MAKAMIN NİTELİĞİ NE OLURSA OLSUN (örneğin Bakanlar Kurulu-y.n.) uygulanır.” (Georgiadis/Yunanistan, §.34)
“Mahkeme, sözleşmenin 6. maddesi kişisel hak ve yükümlülükler bakımından belirleyici olan yargılamaları kapsadığını, devletin işlemine dayandırdığı yasanın idare hukukuna girip girmemesinin ve bu konuda karar veren otoritenin bir mahkeme veya idari kuruluş olmasının bir önemi bulunmadığını belirtmiştir.” (Ringeisen (Esas hk.) § 94, a.g.y., s.613 )
“Disiplin suçu olarak nitelendirilen suçlar, sözleşmenin “Suç” şeklindeki özel kavramının içine girebilirler. DEVLETLERE SUÇLARI CEZAİ ALAN DIŞINA ÇIKARMA KONUSUNDA TAKDİR YETKİSİ BIRAKILMASI SÖZLEŞMENİN KONUSU VE AMACI İLE BAĞDAŞMAYAN SONUÇLARA YOL AÇABİLİR.” (Öztürk, §49, a.g.y.,s.616)
“Bu yönden hak ihlaline ışık tutacak bir diğer AİHM kararı Albert ve Le Compte/Belçika kararıdır. Anılan karara göre AİHM “Meslekten Men” şeklindeki disiplin cezasının idari olarak verilebileceğine dair yargısal yetkiyi kabul etmektedir. (Dolayısıyla Meslekten Men idari yetkisi aslında bir yargısal yetki kullanımıdır- y.n.). ANCAK, karar birebir şu koşullardan bahsetmiştir:
“Ne var ki böylesi durumlarda sözleşme şu iki sistemden en az birinin uygulanmasını gerektirir:
- Ya yargısal organların kendileri sözleşmenin 6/1 fıkrasının gereklerine uyum sağlarlar,
- Ya da bu şekilde uyum sağlayamıyorlarsa daha sonra tam yetkili ve 6/1 fıkrasının güvencelerini sağlayan bir yargısal organın denetimine tabi olurlar.” (Albert ve Le Compte/Belçika)
“ Başvurumuza konu yargısal nitelikteki idari meslekten men sonucunu doğuran işlem ihdas edilirken ise adil yargılanma hakkı ve bu kapsamdaki savunma hakkı, suçu öğrenme hakkı, muhakeme hakkı, delilleri tartışma hakkı hiçbir biçimde tanınmadığı gibi; işlemin ihdasından sonra da bu usul haklarının yerine geleceği bir mahkeme hakkı ve mahkemeye erişme hakkı tanınmadığından tümüyle anılan karardaki koşulların ihlali söz konusudur.
“685 SAYILI KHK İHDASI SONRASINDAKİ İHRAÇLAR İÇİN DURUM
“Düzenlenen itiraz komisyonu müessesesi ise, henüz kurulmamış olma, başvuru konusunda karar verme sürecinin belirsizliği bir arada değerlendirildiğinde, bu sürecin etkili bir başvuru hakkı niteliğini taşımadığı görülmelidir."
SONUÇ:
“HUKUK DEVLETİ; hukuk devletini yok etmeye çalışan bir terör örgütünün- ve fakat devletin geçmiş destekleriyle bu gücü kendinde bulan bir örgütün- darbe girişimini bastırma gerekçesiyle de olsa ortadan kaldırılamaz. Aksi halde devletin, örgütün amacına ulaşmasının bir aygıtına dönüşmesi riski, “demokrasiyi savunma gerekçesiyle demokrasiyi zayıflatma ve hatta yıkma riski” (Klass ve diğerleri/Almanya kararı) vuku bulacaktır.
“Demokrasiyi savunma meşru amacının sınırları, yukarıda anlatıldığı gibi, çokça kez ve biçimde aşılmıştır.
“Bu çalışmamızı, mahkeme dostu bir anayasal hak (çalışma hakkı) kurumu olarak, bugüne kadar konuyla ilgili bir karar verilmediğini de göz önüne alarak, bilgi ve yardımlarınıza sunarız. 14.04.2017”
BİRLEŞİK KAMU-İŞ
MERKEZ YÖNETİM KURULU
DIĞER HABERLER
-
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü Saygı, Sevgi ve Sonsuz Özlemle Andık
10 Kasım 2024, 15:45 -
10 Kasım Sadece Anmanın Değil Anlamanın ve Anlatmanın da Günüdür
09 Kasım 2024, 18:12 -
Eğitim İş Sendikamızın Mülakata Hayır Eylemine Destek Verdik
09 Kasım 2024, 17:45 -
2025 Sefalet Bütçesini ve Enflasyon Oranlarını Protesto Ettik
04 Kasım 2024, 16:10 -
BASINDA AÇLIK VE YOKSULLUK RAKAMLARI ARAŞTIRMASI EKİM-2024
04 Kasım 2024, 15:01 -
ESENYURT’A ATANAN KAYYUM, DEMOKRASİYE DARBEDİR
03 Kasım 2024, 14:17 -
Kamucu Tavır E-Bülten 2. Sayısıyla Yayında
03 Mart 2022, 18:26 -
Kamucu Tavır Dergimiz 2019 Güz Sayı:5
03 Kasım 2019, 18:15 -
Kamucu Tavır 2019 Yaz Sayı:4
03 Temmuz 2019, 18:12 -
Kamucu Tavır 2019 Bahar Sayı:3
03 Mayıs 2019, 17:38