Türkiye, Adalet Bakanı’nın periyodik olarak yaptığı “Türkiye köklü bir hukuk devletidir” açıklamalarının gölgesinde günden güne evrensel hukuk normlarından ve demokrasi kültüründen uzaklaştırılmaktadır. 

Gazeteci-yayıncı Fatih Altaylı’nın haksız yere tutuklanışı ne yazık ki bu alandaki kötüye gidişin en güncel göstergesi olmuştur.

Fatih Altaylı'nın youtube kanalındaki videosunun montajlanarak suç işlemiş gibi gösterilmesi, sosyal medyada itibar suikastleri düzenleyerek geçimini sağlayan aktrollerce hedef gösterilesi ve akabinde evinden gece yarısı gözaltına alınması adeta organize bir kötülüğün şemasını ortaya koymuştur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanlarından Oktay Saral’ın Altaylı’ya sosyal medya üzerinden açık açık “Suyun ısınmaya başladı” demesinin hemen ardından Altaylı’nın “Cumhurbaşkanı’na tehdit ve hakaret” suçlamasıyla tutuklanması Türkiye’de yargı bağımsızlığı konusunun ne kadar acil olduğunu bir kez daha göstermiştir.

Her zaman hukukun üstünlüğünden yana tavır koyan bir demokrasi gücü olarak, Birleşik Kamu-İş olarak altını çiziyoruz:

Gözaltı, hukukta bir tedbir kararıdır; cezalandırma biçimi olarak kullanılamaz. Bugüne kadar mesleği nedeniyle defalarca ifade vermiş, çağrılsa yine gidecek olan, kaçma şüphesi bulunmayan, tüm ülkenin tanıdığı bir gazetecinin gece yarısı ev baskınıyla gözaltına alınması da, gözaltına alınırken götürüleceği polis merkezine dair bilgi verilmemesi de hukuk devletiyle yan yana gelemeyecek uygulamalardır.

“Ama montaj ama şu, ama bu...” sözleriyle seçim süreci yürüten zihniyetin, şimdi montaj metoduna “hukuk” alanında da başvurması, ülkemiz adına iç karartıcıdır. Bir konuşmanın montajla bağlamından koparılması, delil uydurmaktır. Uydurma delile dayandırılan bir tutuklamanın ise toplum vicdanında kabul görmesi mümkün değildir.

Uyarıyoruz: Adalet bir ülkenin en önemli yapıtaşıdır. Kurucusunun bundan bir asır önce “Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunmaz” diye tarihe not düştüğü bir ülkede adaleti mülkün temeli değil güçlülerin sopası haline getirmeye çalışmak, uzun vadede ülkedeki herkese kaybettirecek bir çabadır. 

Gazeteci Fatih Altaylı’nın tutuklanması hem basın özgürlüğüne, hem halkın haber alma hakkına, hem de Anayasal güvence altındaki ifade özgürlüğüne darbedir. Normalleştirmiyoruz, kabul etmiyoruz! Sayın Altaylı başta olmak üzere haksız yere tutuklanan tüm gazeteciler, aydınlar için özgürlük istiyoruz.

Hemen, şimdi! 

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Merkez Yönetim Kurulu