Bu yılki 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü Ortadoğu’da süregelen savaşların ve dünya genelindeki yeni savaş ihtimallerinin gölgesinde karşılıyoruz.

Oysa insan, koca gezegende canlı piramidinin en tepesine geçebilmesini en güçlü olmasına değil; düşünebilmesine ve en bir arada olabilen canlı olmasına borçludur. Yani insanlığın bugüne kadar geldiği yolun asıl yakıtı iletişim, tahammül ve ortaklıklar kurmaktır.

Şimdiyse emperyalistlerin daha da fazla savaş için ellerini ovuşturduğu bu çağda, insanlık adeta binlerce yıl geriye götürülme tehlikesindedir.

Oysa;
Savaş, eğer bir memleketi müdafaa meselesi değilse, vahşettir.

Filler tepişir, çimenler ezilir. Siyasetçiler ve dev sermayeler plan yapar, fakirler ölür. Savaş, eli kanlı emperyalistlerin canlı bir tahta üzerinde satranç oynamasıdır. Savaş, kanlı bir pazardır. Emperyalistler kazanır, silah tüccarları kazanır, siyasetçiler kazanır, halklar kaybeder.

Aslolan, hemen her yerde şeffaf, onurlu ve kalıcı barışı sağlamaktır. Bunun yolu da ülkeyi ilgilendiren, ülkenin zaten on yıllardır bedel ödediği savaş ve çatışma konuları için halktan gizli pazarlık masaları kurmak değildir.

Bunun yolu, bir yandan dibimizde süren savaşı iç siyasete koz yaparken bir yandan oradaki katliamın aktörü olan eli kanlı ülke ile ticareti yükseltmek değildir.

Bunun yolu, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözünü bir manifesto kabul edip bu vizyondan şaşmamaktır.

Bizim hasretimiz, Nazım Hikmet’in dediği gibi “Bir ağaç gibi tek ve hür; ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşayabilmesidir.

Birleşik Kamu-İş olarak her zaman savaştan değil barıştan, ölümden değil yaşamdan yana tavır almayı ve bu konuda muktedirlerin memnun olmadığı gerçekleri söylemeyi sürdüreceğiz.

Başta halkımızın, sonra tüm insanlığın 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü kutluyor, bu 1 Eylül’ün tüm dünyada kalıcı barışın tesis edilmesi için bir milat olmasını umuyoruz.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu
Merkez Yönetim Kurulu