TÜM YEREL-SEN: 657 SAYILI YASADA DEĞİŞİKLİK ÖNERGESİNİ MECLİSE SUNDU 23 Eylül 2016, 19:48
Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş'e bağlı Tüm Yerel-Sen, kamu emekçilerinin yıllık izinlerine ilişkin 657 sayılı yasada değişiklik önergesini Meclis'e sundu. Önergede, "Yıllık İzinlerin İşgücü" kapsamında değerlendirilmesi istendi.
Tüm Yerel-Sen olarak Meclis gündemine getirilmek üzere Meclis üyelerine sunduğumuz değişiklik talebi; 657 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
MADDE-1 Kanunun 102. Maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Devlet memurlarının yıllık izin süresi, hizmeti 1 yıldan on yıla kadar (on yıl dahil) olanlar için yirmi iş günü, hizmeti on yıldan fazla olanlar için 30 iş günüdür. Zorunlu hallerde bu sürelere gidiş ve dönüş için en çok ikişer gün eklenebilir.
GEREKÇE:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu; 10. maddesinde herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu; hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağı, Devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda oldukları; 11. maddesinde Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları oldukları; 49. maddesinde çalışmanın herkesin hakkı ve ödevi olduğu, devletin çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alacağı; 55. maddesinde ücretin emeğin karşılığı olduğu, devletin çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alacağı; 65. maddesinde devletin sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği; 128. maddesinde devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği; memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği; ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümlerinin saklı olduğu hükme bağlanmıştır.
27.05.1949 tarih ve 7212 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 23. maddesinde herkesin çalışma, işini serbestçe seçme, adaletli ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı olduğu; herkesin herhangi bir ayrım gözetilmeksizin eşit iş için eşit ücrete hakkı olduğu; herkesin kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır ve gerekirse her türlü sosyal koruma önlemleriyle desteklenmiş bir yaşam sağlayacak adil ve elverişli bir ücret hakkı bulunduğu; Avrupa Sosyal Şartının 1. bölümünün 2. maddesinde tüm çalışanların adil çalışma koşullarına sahip olma hakkının bulunduğu; 4. maddesinde tüm çalışanların kendileri ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlamak için yeterli adil bir ücret alma hakkı olduğu düzenlenmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2. maddesinde de herkesin yaşam hakkının yasanın koruması altında olduğu düzenlenmiş; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu; 5. maddesinde, devletin temel amaç ve görevlerinin, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak olduğu; 125. maddesinde, nin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, aynı maddenin son fıkrasında, idarenin eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin hukuki sorumluluğu, kamusal faaliyetler sonucunda, idare ile bireyler arasında bireyler zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı maddi zararlar yanında manevi zararların da idarece tazmin edilmesini sağlayan bir hukuksal kurumdur. Bu kurum, kamusal faaliyetler nedeniyle bireylerin malvarlığında ortaya çıkan eksilmelerin ya da çoğalma olanağından yoksunluğun giderilebilmesini, yine bu surette oluşan manevi zararların karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine almaktadır. İdare, Anayasamızın 125. maddesinde de belirtildiği üzere, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. Bunun yanında, idarenin faaliyet alanıyla ilgili, önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bir takım zararları da nedensellik bağı aramadan tazmin etmesi gerekmektedir.
Sosyal devlet ilkesinin benimsenmesi ile devlet daha fazla hizmet üstlenince, kişilere zarar verme ihtimali artmış; idari davranış ile zarar arasında sadece illiyet bağı bulunması yeterli görülerek kusur şartı aranmaksızın, idarenin sorumlu olması esası kabul edilerek idarenin kusursuz sorumluluğu ilkesine ulaşılmıştır.
Söz konusu kanun maddesinde yıllık izinler; ‘’yıllık izin süresi, hizmeti 1 yıldan on yıla kadar (on yıl dahil) olanlar için yirmi gün, hizmeti on yıldan fazla olanlar için 30 gündür.’’ şeklinde düzenlenmiştir. Ancak yıllık izinler bu şekilde kullanıldığında, devlet memurlarının hakkı olan ve yıllık izinlerin kullanıldığı sırada araya giren hafta tatili izinleri, resmi ve dini bayram tatili izinleri v.b. izinler, yıllık izin içerisinde kaybolmaktadır ve hak edilen izinlerin eksik kullanılmasına yol açmaktadır.Bu durum devlet memurları açısından hak kaybına neden olmaktadır.
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 53. maddesi uyarınca işverenlerce işçilere verilecek yıllık ücretli izinlerin usul ve esaslarını belirlemek amacıyla çıkarılan, 03.03.2004 tarih ve 25392 sayılı resmi gazetede yayınlanan yıllık ücretli izin yönetmeliği 6. Maddesinde ‘’Yıllık ücretli izin günlerinin hesabında izin süresine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri izin süresinden sayılmaz.’’ İbaresi yer almaktadır.
Değişiklikle,Anayasa’daki Sosyal Devlet ve Eşitlik İlkesi de dikkate alınarak İş Kanunu’nda yer alan yıllık izin ile ilgili düzenlemenin, 657 Sayılı Kanunda’da da yer alarak devlet memurlarının yıllık izinlerini adil bir biçimde kullanması amaçlanmıştır.
DIĞER HABERLER
-
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü Saygı, Sevgi ve Sonsuz Özlemle Andık
10 Kasım 2024, 15:45 -
10 Kasım Sadece Anmanın Değil Anlamanın ve Anlatmanın da Günüdür
09 Kasım 2024, 18:12 -
Eğitim İş Sendikamızın Mülakata Hayır Eylemine Destek Verdik
09 Kasım 2024, 17:45 -
2025 Sefalet Bütçesini ve Enflasyon Oranlarını Protesto Ettik
04 Kasım 2024, 16:10 -
BASINDA AÇLIK VE YOKSULLUK RAKAMLARI ARAŞTIRMASI EKİM-2024
04 Kasım 2024, 15:01 -
ESENYURT’A ATANAN KAYYUM, DEMOKRASİYE DARBEDİR
03 Kasım 2024, 14:17 -
Kamucu Tavır E-Bülten 2. Sayısıyla Yayında
03 Mart 2022, 18:26 -
Kamucu Tavır Dergimiz 2019 Güz Sayı:5
03 Kasım 2019, 18:15 -
Kamucu Tavır 2019 Yaz Sayı:4
03 Temmuz 2019, 18:12 -
Kamucu Tavır 2019 Bahar Sayı:3
03 Mayıs 2019, 17:38